Kutadgu Bilig 11. yüzyıl Karahanlılar devri Türk-İslam kültür muhitinin ortak bir ürünü olup İslamî dönem Türk kültürünün ilk manzum siyasetnamesidir. Kutadgu Bilig’de kronolojik olarak kendisinden önce veya sonra yazılmış siyasetnamelerden gerek felsefi malumat gerekse de temsili üslup bakımından farklı ve özgün yönler vardır. Kutadgu Bilig’in alegorik şekilde kaleme alınmış olması da onun farklılığını göstermektedir. Çünkü İslamî literatürde Kutadgu Bilig’den önce bu üslupla yazılan bir siyasetnameye rastlanmamaktadır. Kutadgu Bilig, büyük ölçüde Türk Devlet ve siyaset geleneğini ihtiva etmektedir.
Kutadgu Bilig’in
içerisinde özel bir başlık altında verilen adalet, eserin bölümleri içerisinde
en önemli noktalardandır. Zira ülkeler, devletler, şehirler adaletle idare
edilmek mecburiyetindedir. Bu, mutluluğa erişmenin en önemli şartıdır.
Müellifin, Kün Togdı ve Ay Toldı arasında geçen konuşmalarda ele aldığı adalet kavramı doğrudan doğruya Kün Togdı’yı
ilgilendirir. Çünkü Kün Togdı hükümdardır; Ay Toldı ise vezir.
Adâlet hakkında hükümdar
Kün Togdı, bir gün veziri Ay Toldı’yı huzuruna çağırır. Kendisi üçayağı
birbirine bağlı gümüş bir taht üzerinde oturmakta ve öfkeli bir halde olup
elinde bir bıçak, sağında şeker, solunda acı bir ot bulunmaktadır. Vezir Ay
Toldı, hükümdara öfkesinin sebebini ve üçayaklı gümüş taht, bıçak, şeker ve acı
otun hikmetini sorar. Hükümdar Kün –Togdı’nin verdiği cevaplar manidardır :
“Üçayaklı olan her şey doğru ve düz durur. Ben işleri bıçak gibi keser, atarım;
hak arayan kimsenin işini uzatmam. Şeker, zulme uğrayarak kapıma gelen ve
adâleti bende bulan insan içindir. Zehir gibi acı olan bu Hind otunu zorbalar
ve doğruluktan kaçan kimseler içer. Benim sertliğim, kaşlarımın çatıklığı ve bu
asık suratım bana gelen zâlimler içindir.”
Türk devlet geleneğinde,
devletin iyi yönetilmesi ve halkın refahı için başta hükümdar olmak üzere,
diğer devlet adamlarında da bazı özellikler aranır. Bu anlayışa göre Bey’in ilk
önce asil soydan gelmesi lazımdır. Ayrıca hükümdar cesur, akıllı ve adaletli
olmalıdır. Bu anlayış doğrultusunda hükümdara verilen öğütlerden bazıları
şunlardır:
“Bu beylik işini hep
beyler bilir; kanun ve nizam, örf ve adalet onlardan gelir.”
“Beyler tavır ve
hareketlerini temiz ve doğru tutmalıdırlar; halk yolunu ve gidişini beyin
yoluna uydurur.”
“Ey hakîm, memlekette
uzun müddet hüküm sürmek istersen kanunu doğru yürütmeli ve halkı korumalısın.”
“Zulüm yanan ateştir;
yaklaşanı yakar. Kanun sudur; akarsa nimet yetişir.”
Türk hakimiyet
telakkisine göre devlet içinde hükümdarın farklı yeri ve görevleri vardır. Bu
anlayış doğrultusunda Yusuf Has Hâcib, Kün Togdı’ya ‘köni törü’ (adalet)
sıfatını vermekle saltanatın ancak doğru ve özellikle adil kanun ile mümkün
olabileceğini göstermiştir.
“Kanunlar ne kadar iyi
uygulanırsa devlet o kadar güçlenir.” anlayışıyla örtüşen sözlerden bazıları
şunlardır:
“Doğrulukta gök ayakta
durur; yer sabit olduğu için üzerinde ot ve ekin biter.”
“Ey kanun yapan! İyi
kanun koy. Kötü kanun yapan kimse daha hayatta iken ölmüş demektir.”
Kutadgu Bilig ile
‘adalet’ teması üzerinden karşılaştıracağımız diğer eser, 1513 yılında Floransalı yazar Niccolò Machiavelli tarafından yazılmış ‘Prens’
kitabıdır. Machiavelli bu kitabı, o dönemde Floransa’yı yöneten
Medici ailesinden Lorenzo de Medici’ye hitaben yazar.
Machiavelli açısından hükümdar hiçbir konuda sabit
fikirli olmamalıdır. Rüzgarın geliş yönüne göre kendini ayarlayabilmelidir. Sabit
bir adalet anlayışı içerisinde olmamalıdır. Machiavelli’ye göre iyiliğin de
kötülüğün de tahlilini yapan bir hükümdar için salt ahlakî erdemden ziyade, bu
durumların sonuçlarına göre göstereceği davranış daha önemlidir. Machiavelli’ye
göre bir Prens, başkalarına verdiği sözlerini özellikle barış zamanlarında
tutmasını bilmelidir ancak ülkede yönetimsel sorunların ortaya çıkması ve
Prens’in iktidarının tehlikeye düşmesi gibi hallerde, Prens daha önce
başkalarına verdiği sözlerinin gereklerini yapamayacağının da farkında
olmalıdır. Machiavelli, insan benliğinde var olan ‘unutmak’ kavramını iyi
kullanmış ve aldatan kişilerin her zaman aldatacak birilerini bulabileceğinin
farkında olmuştur. Prens, gerektiği durumlarda zıt karakterli insanî
davranışları sergileyebilecek özellikleri de kendinde bulabilmelidir.
Machiavelli’nin ahlakî görüşlerini temellendiren ve onun kötü bir unvan ile
anılmasını sağlayan şey, Prensin gerekli durumlarda cayması ve hatta
gerektiğinde şiddete başvurması; ülkenin menfaatleri için her türlü gayr-ı
meşru işleri de yasal sayan bir siyasî ahlak anlayışına sahip olmasıdır.
Bu iki eserde de görüldüğü üzere adalet anlayışları
bağlı bulunan din, dil, kültür ve medeniyet seviyesine göre farklılık gösterir.
Bu eserler muhakkak bir ana kaynaktan beslenilerek oluşturulmuş eserlerdir. İki
eserde de ‘ahlak’ anlayışının ‘adalet’ anlayışını nasıl şekillendirdiği görülür.
Kutadgu Bilig de Prens de bir hükümdara ithaf edilmiştir. Kutadgu Bilig’e göre insan,
devlet ve değerler, kendilerinden ödün verilmeyecek şekilde muhafaza
edilmelidir. Adaletin tam olarak sağlanması bu ölçülere olan sıkı bağlılık ile
mümkündür. Bundan dolayı Kutadgu Bilig’deki öğütler bir bütünlük içinde verilir
ve ‘bütün’ün bozulması her şeyi bozar. ‘Üç ayaklı gümüş taht’ betimlemesinde
görüldüğü üzere üç ayaktan birinin olmaması diğer ayakları da hükümsüz ve
değersiz kılar. Prens’te ise bu üç ayaklı gümüş tahtın üç ayağının bir bütün
halinde yerli yerinde olması değil, ayaklardan biri eksik de olsa, bu tahtın
ayakta durmasıdır. Bu durum da zorunlu olarak bazı erdemlerden taviz vermeyi
gerektirmiştir.
“Kanunlar, ahlakın pıhtılaşmış halidir.” sözünü baz
alarak söyleyebiliriz ki, ahlakın olmadığı yerde adalet de yoktur. Adaletin
olmadığı yerde de ‘birlik ve bütünlük’ yoktur. Prens’te ahlaktan verilen ödün
adaleti de bozmuştur.
Kutadgu Bilig’de ‘insan’ merkezli bir sistem/devlet anlayışı
vardır. Prens’te ise merkezde insan değil ‘sistem/devlet’ vardır.
Yorumlar
Yorum Gönder