Ana içeriğe atla

Hirayama'nın İç Sesi

Her sabah uyandığımda,
Hazırlanıp kapıyı açtığımda,
Kafamı kaldırıp baktığımda,
Gökyüzü aynı gökyüzü,
Aldığım nefes aynı nefes.

Direksiyonun başına oturduğumda,
80'lerden bir parça çaldığında, 
Huzurlu bir şekilde yola baktığımda, 
Müzik aynı müzik,
Yol aynı yol. 

Her iş çıkışı gittiğim park, 
Dostum ağaç, 
Akşam yemeği,
Buzlu suyun serinliği, 

Bütün aynılıklar...

Aynılıklar içindeki,
Farklı tatlar,
Farklı kokular,
Farklı duygular. 

Yapayalnızlıkların arasında sürdürdüğüm aynılıklar,
Bu hayata çizdiğim düz bir çizgi,
Taşsız, topraksız bir yol. 
Yapayalnızım,
Ama huzurluyum. 

Hiçbir pürüz,
Hiçbir toz parçası,
Hiçbir insan -doğrudan-
Ve hiçbir kelime girmemeli hayatıma.
Ve çıkmamalı ağzımdan gerekmedikçe. 

Sözsüz yaşıyorum. 
İçimde her şeye ikna ettiğim bir ben. 
Konuşmak gereksiz bir eylem,
Çalışmak güzel şey sadece. 
Büyütmek bir ağacı,
Kitap okumak,
Dostum ağacın fotoğrafını çekmek. 
Tüm güzellikleri bir film rulosuna sığdırmak.

Güzel şey. 

Bir dahaki sefer bir dahaki seferedir.
Şimdi, şimdidir. 

Sonralar, beni ağlatır.
Sonralar, bisikletimin tekerini patlatır.
Sonralar, ciğerlerime kaçar. 
Sonralar, ağzımın tadını bozar.
Sonralar, gözümü buğular.
Sonralar, burnumu tıkar. 

Şimdi, şimdidir. 
Ama, 

Bir anda 
Bir iken iki olduğumda,
Geçmiş gelip evimde uyuduğunda,
Geceleri çiçeklerimi sulayamadığımda... 

Önceler, beni ağlatır.
Önceler, bisikletimin tekerini patlatır.
Önceler, ciğerlerime kaçar.
Önceler, ağzımın tadını bozar.
Önceler, gözümü buğular.
Önceler, burnumu tıkar.  

Ve,

Gölgeler üst üste gelince karanlık artar. 

Buna inanmak istemesem de...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Özgür Umutlar

Çocukluktan bugüne gelen, umutların yüklendiği araba, Büyümüş bir ben. Geçmişin hatıralarını seyrettiğim bir ufuk. Bakışlarımız donuk,    O günlerde gelecek yoktu, Geçmiş silinmiş. An, taptaze, dopdolu. Çimenler daha yeşildi, Güneş daha kırmızıydı, Gök daha mavi.  Nereden çıktı bu uzun bacaklı adamlar? Nereden çıktı bu bolt çantalı adamlar? Neden siyah giyindiler? Neden bize bir şey söylemediler? Kim yüklendi çanları sırtına? Kim çaldı böyle acı acı? Kim tutuşturdu kırları? Kim yaktı renkleri, kokuları? Yüksek umutlar, Göğe yükselen umutlar.  Siyah bir pelerinim oldu. Öyle bir rüzgar ki yere değmedi.  Haşmetli ve kudretliydim fakat Koşamıyordum artık.  Yerime daha çok kuruldum.  Daha derin baktım ufka.  Gitmeye hiç niyetim yok.  Bu bir hesaplaşma. Bir vazgeçiş, bir kaybediş.  Arzu ve tutku ile yüklü,  Bir açlık var doyurulmamış.  Artık yorgun bakışlarımız, Başıboş geziniyor ufukta.  Heykelleri taşımaya ne gerek vardı omuzl...