Bir İdam Mahkûmunun Son Günü, bir hapishanede hayatının son altı haftasını geçiren bir idam mahkûmunun korku ve acılarının öyküsüdür. Ne adını, ne de işlediği cinayeti bilmediğimiz bu mahkûm, Bicêtre hapishanesinde yaşadığı, yaptığı ve gördüğü şeylerden okuyucuyu haberdar eder. Roman böylece onun hapishane müşahedelerinin öyküsü olur adeta. Bir İdam Mahkûmunun Son Günü’nde Victor Hugo’nun Restorasyon döneminin ceza sistemini okuyucuya eleştirel bir şekilde gösterir. [1]
Hikâyeden anlıyoruz ki, idam cezası sadece giyotinden ve
darağacından ibaret değildir ve ölüm sadece ölüm değildir şüphesiz. Adını ve
suçunu bilmediğimiz mahkûm, infazını bekleyene kadar sayısız kere ölür. Son
altı haftasının her günü ruhunda büyük bir ıstırap çeker. Hikâyede geçen bu
idam cezası, bir insanın ölümüdür; bir insanla beraber bir ailenin ölümüdür.
Hayallerin, fikirlerin ve adaletin ölümüdür.
Adaletin olmadığı yerde her idam cezası, haksız bir cinayete
gebedir. İnsanlığın bağrında açılan bir yaradır. Batı, sadece kendi ile
kalmayıp bu yarayı bütün insanlığın bağrında açmıştır. Hugo bu hikâyesinde
Batı’nın ceza anlayışını gösterir.
Bu kitap, bir idam mahkumunun ölümünden önce, Batı'da
vicdanın, merhametin ve insanlığın nasıl öldüğünü anlatır. Aynı zamanda
Batı’nın hiçbir zaman kana doymadığını belirtir Hugo: “Gerçekten de toplumu
budamak, dallarını koparıp, kellesini uçurmak için gelen devrimlerin insan
kanına doyduklarına nadir rastlanır, ölüm cezası ellerinden bırakamadıkları bir
bıçaktır.”
Batı, sadece kabuk değiştirdi, özünde hep aynıydı, hep
kötüydü aslında… Şöyle der Hugo: “ Uygarlık birbirini izleyen bir dizi
dönüşümden başka bir şey değildir.”
Bu dönüşüm yılanın kabuğunu değiştirmesi gibidir. Her
değişimde deri daha da güzelleşir, daha da parlar ama öz aynı kalır. Batı, özünde
kötüdür ve kötülüğün kaynağıdır...
.
[1] Yönten,
U . (2017). VİCTOR HUGO’NUN BİR İDAM MAHKÛMUNUN SON GÜNÜ’NDE CEZA SİSTEMİNİN
ELEŞTİREL SUNUMU . Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Yorumlar
Yorum Gönder