Çocukluktan bugüne gelen, umutların yüklendiği araba,
Büyümüş bir ben.
Geçmişin hatıralarını seyrettiğim bir ufuk.
Bakışlarımız donuk,
O günlerde gelecek yoktu,
Geçmiş silinmiş.
An, taptaze, dopdolu.
Çimenler daha yeşildi,
Güneş daha kırmızıydı,
Gök daha mavi.
Nereden çıktı bu uzun bacaklı adamlar?
Nereden çıktı bu bolt çantalı adamlar?
Neden siyah giyindiler?
Neden bize bir şey söylemediler?
Kim yüklendi çanları sırtına?
Kim çaldı böyle acı acı?
Kim tutuşturdu kırları?
Kim yaktı renkleri, kokuları?
Yüksek umutlar,
Göğe yükselen umutlar.
Siyah bir pelerinim oldu.
Öyle bir rüzgar ki yere değmedi.
Haşmetli ve kudretliydim fakat
Koşamıyordum artık.
Yerime daha çok kuruldum.
Daha derin baktım ufka.
Gitmeye hiç niyetim yok.
Bu bir hesaplaşma.
Bir vazgeçiş, bir kaybediş.
Arzu ve tutku ile yüklü,
Bir açlık var doyurulmamış.
Artık yorgun bakışlarımız,
Başıboş geziniyor ufukta.
Heykelleri taşımaya ne gerek vardı omuzlarımızda?
Bisikletin tekeri nasıl bu kadar büyüdü?
Ve nasıl gezdirdik yanımızda?
Yükümüz nasıl bu kadar ağırlaştı?
Zirveye çıkan dik yokuşlu yollarda
İşte bir çocuk.
Nasıl vazgeçiyorsa en sevdiği ayıcığından,
Nasıl atıyorsa onu pencereden aşağı,
Ben de böyle vazgeçiyorum şimdi.
Umutlarım!
Artık özgürsünüz...
Farklı mekanlara,
Farklı zamanlara,
Farklı zihinlere,
Farklı oyunlara,
Suyun üzerinde yüzün,
Göklerde süzülün
Bir vadiyi aşın,
Nehirlerden taşın.
Umutlarım, özgürsünüz...
İşte şimdi.
Büyük bisiklet tekeri suya batacak,
Siyah pelerinlerin ipleri kopacak,
Çanlar parçalanacak
Heykeller yıkılacak.
Çimenler daha yeşil olacak
Güneş daha kırmızı,
Gök daha mavi.
Sonsuza kadar.
Yorumlar
Yorum Gönder