Ana içeriğe atla

Batı'nın Pilot Bölgesi: Marvel (Hayaller Gerçek Oluyor!)

    Melez, köksüz ve toplama bir ülke olarak doğan Amerika, bu tarihi ve mitolojik köksüzlüğünü giderebilmek için İkinci Dünya Savaşı’ndaki birçok yıkımla beraber kültürel yıkımı ve tüm “kahramanların” ölmesini fırsat bilerek Marvel Comics adında bir çizgi roman evreni oluşturmuş ve dünyaya yeni kahramanlar üretmeye başlamıştır. Amerika bu melezliği oluşturduğu kahramanlara da sindirmiştir. Kahramanlar, kaçınılmaz olarak Yunan mitolojisinden, İskandinav mitolojisinden, Mısır mitolojisinden vb. mitolojilerden esinlenerek oluşturulmuştur. Yani Marvel kahramanları, Amerika gibi bir melezlik içindedir.  


    Bir Marvel kahramanı, geçmişteki mitolojik karakterlerin kimisinden gücünü, kimisinden ahlakını, kimisinden de dünya görüşünü almıştır. Melezlikten kasıt da budur.

    Bu kahramanlar insan üstü kahramanlardır. Süper güçleri, özel yetenekleri, ölümsüzlükleri vardır. Marvel… Kelime anlamıyla ‘’mucize’’’. Marvel, mucizelere inanılmaması(!) gereken bir dünyada, aslında bazı mucizelere de inanmamız gerektiğini söylemenin çabası olarak görülebilir.

    1939 yılından itibaren Marvel Comics bünyesinde birçok karakter, birçok evren ve birçok kurgu çizilmiştir. Marvel Comics evreni, içinde bulunduğumuz evrenin bir kopyası olarak düşünülebilir. Bu kopya evren, düzeni, işleyişi ve ana hatları itibariyle içinde bulunduğumuz evrenin taklididir ki bu zaten kaçınılmazdır.

Marvel evreni zamansal bir döngü halinde devam eder.

    Marvel evreninin bilimsel, felsefi bağlarının çok kuvvetli olduğunu söylemek gerekir. Marvel bu mitolojik serüvene, her mitolojide ilk üzerine düşünülen “yaratılış” teması ile başlamıştır. Hikâyelerin geçtiği çoklu evrende bir olay yaşanır ve olayın sonucunda her şey son bulur ve sonra yeniden başlar. Bu bir döngü halinde sürekli devam eder. Bu döngünün bir sonu yoktur. Marvel evrenindeki bu ‘’son bulma-yeniden başlama’’ döngüsünü, Nietzsche'nin felsefesinde en önemli noktalardan biri olan "sonsuz dönüş" veya "ebedi yineleme" dediği görüşle özdeşleştirebiliriz.

    Burada her şeyin son bulması ve yeniden başlaması yine bir Marvel karakteri olan ve birçok tanrısal yönü olan bu karikatür evreninde ‘Baş tanrı’ olan “One Abouv All’’ karakteridir.  İsmi itibariyle de “her şeyden üstün” anlamına gelmektedir. Bu karakter, varoluşun, kaderin, zamanın, mekanın vb. her şeyin sorumlusu ve yöneticisi olarak bilinir. Sonsuz güçlerle bezenmiş bu karaktere bir cinsiyet biçilmemiştir. Her şeyin formuna girebilen bir karakterdir.

    Bu karakter, Marvel çizgi romanlarında  ve sinemasında bugüne kadar pek az görülmüştür. 2007 yılının “Sensational Spider-Man” çizgi romanında bir ‘’çöp tenekesinin’’ içinde görülmüştür. “Her şeyin yaratıcısı(!)” olarak kabul edilen bu karakterin dünyaya indirilmesi ve sefalet içinde çöp tenekesinin içinde olması da ciddi bir şekilde irdelenmesi gereken ayrı bir mevzubahistir.

    Marvel evrenindeki bu döngülerin ilk döngüsü ise üstüne düşünülmesi gereken bir hikâyeye sahiptir.
1. Döngüde ilk olarak tek bir canlı var. İsmi ise İngilizcede ‘’The First Fırmament’’. Türkçeye ‘’ilk sema, ilk göz, ilk varlık’’ olarak çevrilmesi mümkün. Bu ilk varlık, yalnızlıktan sıkılıp ‘’Celestial’’ ırkını yaratır. Bu ırktan bazıları yaratıcısına(!) itaatkâr olup bazıları da isyan eder. The First Firmament ise kendisine itaatkâr olanlara ‘’Aspirants’’ (itaatkâr, talip, istekli) ismini koyar. İsyankâr taraf ise Celestial olarak kalır ve bu iki cephe birbirleri ile savaşır. Devam eden bu savaşta İsyankâr Celestial tarafı, Aspirantsların aralarında düştükleri ihtilaftan yararlanarak Aspirantsları ve ‘’The First Firament’’ (İlk Varlığı) yok eder. Ve onun parçaları ile farklı kozmoslar oluşur.

    Marvel evreni, en nihayetinde bir insan eliyle ve bu dünyanın içinde oluşturulmuş bir evrendir. Zorunlu olarak da burası ile ilgilidir, buradaki sorunlara eğilir. Bizi daha çok ilgilendiren kısımlar da buradadır. Çizgi roman olarak bu serüvene başlayan Marvel Comics, zamanla çizgi romanların eski değerini kaybettiğini görünce sinematik evrene taşınmıştır ve Marvel Studios oluşmuştur.

    Sinemanın, çizgi romana göre algı ve manipülasyonu daha kuvvetlidir. Çizgi roman her ne kadar hayal gücü olsa da okuyucusu kendi hayal gücüyle baş başadır. Okuyucu, çizgi romanda en azından bir perspektif farkı oluşturabilecek manevraya sahiptir. Fakat izleyici, sinemada bir başkasının hayal gücü içinde ve yönlendirmeleriyle karşı karşıyadır ve algı ve manipülasyona direkt olarak maruz kalır.

    Marvel bu algı ve manipülasyonu çok güzel başarmıştır. Marvel sineması bugün ‘’hayalleri’’ endüstriyel bir biçimde üretmeye devam etmektedir. Her sene bir veya iki süper kahraman filmiyle karşı karşıya kalabiliyoruz. Bu filmler ve kahramanlar her ne kadar ‘’kurgu’’ ve ‘’hayal’’den müteşekkil olsa da ideolojik, siyasi, ekonomik ve kültürel boyuttan incelenmesi zaruridir. Çünkü her bir kahraman bir fikrin, ideolojinin, felsefenin ete ve kemiğe bürünmüş hali; her film de yeri geldiğinde ütopya, yeri geldiğinde distopyadır.

    Marvel filmlerinde genel itibariyle dünyayı yok etmeye çalışan kötüler ile dünyayı savunan iyiler arasında bir savaş vardır. Bu iyi ve kötü kahramanların ortak noktaları ise yıkmaya ve öldürmeye meyilli olmalarıdır. Bir Çin atasözü: “Büyük haydutların yaptıklarının üçte biri kahramanlık içerir, kahramanların yaptıklarının üçte biri de haydutluk… 
Bu Çin atasözü, Marvel kahramanlarının röntgenini çekmek ve bu kahramanlara karşı duruşumuzu belirlemek bakımından önemli bir yere sahip. Malumdur ki hepsi bu kahramanların hepsi Batı (Amerika) menşeili kahramanlardır ve özleri itibariyle kötülük üzerine inşa edilmiştir. İyi olamazlar mı? İyi gibi olabilirler. Tıpkı Amerika gibi… Atalar sözü: “Kem alet ile kemalât olmaz.”

Thanos : Batı’nın İç Sesi

    Üzerine durulması gereken bir konu da, Marvel Sinemasının son iki filmi “Avanegers Infınıty War” ve “Avanegers End Game”de karşımıza çıkan Thanos karakteridir. Bu karakter Marvel evreninin en güçlü “kötü” karakterlerinden biri olarak bilinir. Önemli olan kısım Thanos’un felsefesi. Bu son iki filmde bunu eylemleri ve söylemleri ile hissettirmesi ve fikirlerine ciddi bir taraftar bulması da bize göre şaşırtan, bunu planlayanlara göre de istenen bir durum olsa gerek…

    Thanos, toplumsal ve iktisadi görüşünü itibariyle Malthus’a, inanç olarak nihilist olması yönüyle ise Nietzsche’ye nispet eder. Malthus’a göre nüfus artışı geometriktir (1,2,4,8…) şeklinde artar; gıda artışı ise aritmetik (1,2,3,4) şeklinde artar. Böylece zamanla nüfus ve gıda kaynaklarında büyük bir dengesizlik olur. Önleyici kontrolleri ‘’geç evliliktir’’. Sel, kıtlık, savaş, hastalık gibi afetleri de olumlu kontroller olarak görür. Malthus’a göre nüfusun belli bir kısmının gıda ve nüfus dengesini sağlayacak şekilde ölmesi/yok olması gereklidir. Büsbütün hatalı, eksik ve içinde canilik barındıran bu görüşün Thanos karakteri ile yeniden işlenmesi ve tüm dünyaya duyurulması çok manidardır. Thanos karakterinin Malthus’un bu yanlış görüşünü olumlamaya ve haklı çıkarmaya çalışan bir karakter olması kuvvetle muhtemeldir. Bu teorinin yürürlüğe konulması ve bugün “haklı” görülmesi için birçok gelişmeler olmakta. Geç evlilikler, doğum kontrolleri, toplu imha için üretilen hastalıklar, genetiğiyle oynanmış, verimsizleştirilmiş tohumlar ve gıdalar vb…

    Bütün bunlar dünya üzerindeki “adaletsiz dağıtımı, soykırımı ve öldürmeyi” meşrulaştırmak için yapılan planlardır. Thanos karakteri ise bu işin “propaganda” kısmıdır. İnsanlara “Aaa! Evet! Aslında haklıymış!” dedirtmek üzerine görevlendirilmiş bir karakter…

    Thanos, “Avanegers Infınıty War” adlı filmde Malthus’un nüfus teorisini gerçekleştirmek için evrenin yarısını yok etmeye çalışıyor. Filmde Thanos ile kızı Gamora ile geçen bir diyalog:

Thanos: Doğan çocukların karınları tok ve masmavi gökyüzünün altında cenneti yaşıyorlar

Gamora:
Çünkü gezegenin yarısını öldürdün. 

Thanos:
Kurtuluş için küçük bir bedel sadece. Bu ufak bir hesap... Evrenin sonu belli, kaynaklar sınırlı… Evren başıboş bırakılırsa hayatın varlığı sona erer. Düzenleme gerekli.

Gamora:
Bunu bilemezsin!

Bir başka diyalog da Thanos ile Dr. Strange arasında geçiyor:

Thanos: Titan çoğu gezegen gibiydi. Bir sürü boğaz ve yetersiz kaynaklar… Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalınca bir çözüm sundum…

Dr. Strange: Soykırım.

Thanos: Ama rastgele… Tarafsız… Adil… Zengin, fakir demeden

Bu diyaloglar, Thanos’un yanlış yolla doğru sonuç elde etme gayretini bizlere gösteriyor.

Sonuç…

    Dünya üzerinde korkunç bir nüfuzu bulunan ve bir kara delik gibi birçok şeyi içine çeken Marvel’in, çizgi roman ve filmlerinden hareketle ayrıntılı bir şekilde akademik çapta çalışılması birçok şeyi kısa yoldan halletmemizi sağlayacaktır. Bu çalışmaların yok denecek seviyede olması ya fark edemeyişimizden ya da ihmalimizden kaynaklanıyor. Marvel çizgi roman ve filmlerinin muhatabının çocuklar olmadığı aşikârdır. Marvel dünyası, kötü olan Batı’nın kötülüğünü denediği pilot bölgedir. Temennim odur ki, bu yazı da bu meselelerin akademik çapta çalışılması gerektiğini hissettirecek yeterliliğe sahiptir… 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Özgür Umutlar

Çocukluktan bugüne gelen, umutların yüklendiği araba, Büyümüş bir ben. Geçmişin hatıralarını seyrettiğim bir ufuk. Bakışlarımız donuk,    O günlerde gelecek yoktu, Geçmiş silinmiş. An, taptaze, dopdolu. Çimenler daha yeşildi, Güneş daha kırmızıydı, Gök daha mavi.  Nereden çıktı bu uzun bacaklı adamlar? Nereden çıktı bu bolt çantalı adamlar? Neden siyah giyindiler? Neden bize bir şey söylemediler? Kim yüklendi çanları sırtına? Kim çaldı böyle acı acı? Kim tutuşturdu kırları? Kim yaktı renkleri, kokuları? Yüksek umutlar, Göğe yükselen umutlar.  Siyah bir pelerinim oldu. Öyle bir rüzgar ki yere değmedi.  Haşmetli ve kudretliydim fakat Koşamıyordum artık.  Yerime daha çok kuruldum.  Daha derin baktım ufka.  Gitmeye hiç niyetim yok.  Bu bir hesaplaşma. Bir vazgeçiş, bir kaybediş.  Arzu ve tutku ile yüklü,  Bir açlık var doyurulmamış.  Artık yorgun bakışlarımız, Başıboş geziniyor ufukta.  Heykelleri taşımaya ne gerek vardı omuzl...

Hirayama'nın İç Sesi

Her sabah uyandığımda, Hazırlanıp kapıyı açtığımda, Kafamı kaldırıp baktığımda, Gökyüzü aynı gökyüzü, Aldığım nefes aynı nefes. Direksiyonun başına oturduğumda, 80'lerden bir parça çaldığında,  Huzurlu bir şekilde yola baktığımda,  Müzik aynı müzik, Yol aynı yol.  Her iş çıkışı gittiğim park,  Dostum ağaç,  Akşam yemeği, Buzlu suyun serinliği,  Bütün aynılıklar... Aynılıklar içindeki, Farklı tatlar, Farklı kokular, Farklı duygular.  Yapayalnızlıkların arasında sürdürdüğüm aynılıklar, Bu hayata çizdiğim düz bir çizgi, Taşsız, topraksız bir yol.  Yapayalnızım, Ama huzurluyum.  Hiçbir pürüz, Hiçbir toz parçası, Hiçbir insan -doğrudan- Ve hiçbir kelime girmemeli hayatıma. Ve çıkmamalı ağzımdan gerekmedikçe.  Sözsüz yaşıyorum.  İçimde her şeye ikna ettiğim bir ben.  Konuşmak gereksiz bir eylem, Çalışmak güzel şey sadece.  Büyütmek bir ağacı, Kitap okumak, Dostum ağacın fotoğrafını çekmek.  Tüm güzellikleri bir film rulosun...