Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sanata ve Sanatçıya Genel Bir Bakış

       Geçmişten günümüze sanatın birçok tanımı yapılmış, her devire, her dünya görüşüne göre sanat yeniden tanımlanmıştır ve sanat ona göre işlev kazanmıştır. Sanat kelimesi Arapça bir kelime olup, "imalat, işçilik, ustalık hüner" anlamına gelir. "Sanat ve estetik nereden doğmuştur veya kaynağı nedir?’’ sorusuna vereceğimiz cevap bizim çerçevemizden şudur: “Allah (cc), “Ben ona kendi ruhumdan üfledim. Ben onu yarattım, ona bir ölçü verdim.” buyuruyor. Ayete bu gözle bakıldığında ortaya muhteşem bir sanat eseri çıkmaktadır. İnsan, fâilini ve sanatkârını da gösteren ilahi bir sanat eseridir.”(1)  Allah’ın (cc) ruhundan üflediği, maddi ve manevi bir sanat eseri olan insan da bedeninde taşıdığı ruh sebebiyle veyahut ruhun güzellik ve estetik ihtiyacına binaen, içinde bulunduğu dünyada, temaşa ettiği, üzerine tefekkür ettiği, işittiği ve dokunduğu ‘güzellikler’ karşında tepkisiz kalamamıştır. Tepkisiz kalamayan, üretme, nesne üzerinde hüner gösterme durumunda olan i...

Reşat Nuri Güntekin’in "Çalıkuşu" ve "Yeşil Gece" Romanının Mukayeseli Tahlili

            Reşat Nuri Güntekin, bu iki romanı (Çalıkuşu ve Yeşil Gece) 1920’li yıllarda, yani cumhuriyetin ilan edildiği, inkılapların olduğu dönemde kaleme alır. Romanlarda idealize edilmiş "aydın" karakterler (Ali Şahin, Feride) üzerinden Anadolu’nun, Anadolu insanının, Anadolu anlayışının portresi çizilir. Cumhuriyet inkılaplarına denk gelen bu dönemde yazılmış romanlar, insanların kafasında, zihniyetinde de bir inkılap yapma çabası olarak görülebilir. Her iki romanda da gördüğümüz üzere Anadolu geri kalmıştır ve elinden tutulması gerekmektedir. Bu görev “cumhuriyet aydınlarına” düşmüştür. Aynı zamanda Osmanlı’nın son demlerine denk gelen bu dönemde romanlarda ön planda olan ve üzerine düşülen eğitim sorunu apaçık ortadadır. Bir şeylerin yanlış gittiği doğrudur. Fakat bu yanlışlıkları doğuran şey din midir yoksa yanlış din anlayışı mıdır? Reşat Nuri Güntekin’in Yeşil Gece romanında daha belirgin olarak işlenen fikir, din faktörünün bütün bu ger...

Üç Şairin Şiirinde Çocuk Ve Çocukluk (Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Sıtkı Tarancı, Nazım Hikmet Ran)

     Çocukluk dönemi, insanın yaşamında şüphesiz en saf ve temiz olduğu dönemdir. Çünkü çocukluk döneminde insan, eşyayı, insanı, tabiatı ruhu sezer ve ruhu ile anlamaya çalışır. Bakışı, bir bakıştan; duyuşu bir duyuştan ötedir. Çocukluk, aklın ve ağır sorumlulukların, şüphelerin ve kötülüklerin olmadığı bir dönemdir. Bundan dolayıdır ki kimi insanlar bu dönemlerine derin bir iştiyak duyar. Bu kişilerin başında sanatçılar/şairler gelir. Onlar bu hasretini şiirlerinde, eserlerinde dile getirirler. Biz, üç şairin (Necip Fazıl Kısakürek, Cahit Sıtkı Tarancı, Nazım Hikmet Ran) şiirlerinde çocuğu, çocuğun ele alınışını ve çocuk hikmetini inceleyeceğiz.   1- Necip Fazıl Kısakürek - Çocuk Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk; Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk...      Necip Fazıl Kısakürek, Çocuk şiirinde çocuğu daha çok hikmet tarafından ele alır. Çocuk anneden bir parçadır. Biyolojik bağdan ziyade çocuk, annesinin bir yansımasıdır. Aralarında...

Gerçekliği Kurcalayan Bir Film: Truman Show (Şuur Seviyesi Değiştikçe Gerçeklik Seviyesi Değişir.)

     Geçmişten günümüze gerçekliği sorgulanan dünyamızın içinde bugün medya ve iletişim araçlarının çoğalmasıyla beraber ne yazık ki televizyonların, dizilerin, programların bizi hapsettiği "yapay" gerçekliğin içinde sıkışmış durumdayız. Bir üst gerçekliğe hamle yapmamız gerekirken bir altına iniyoruz. Ve olduğumuz yerde mutluyuz…       Senaryosunu Andrew Niccol’ün yazdığı, yönetmenliğini Peter Weir’in yaptığı Truman Show (1998) esasen bir simülasyon evreninde yaşamakta olan Truman Burbank (Jim Carrey)’in simülakrlar içinde yaşadığı "hiper gerçekliği" anlatmaktadır. Baudrillard’ın simülasyon kuramına başarılı bir örnek teşkil eden film aynı zamanda ciddi bir medya eleştirisidir. “Oyuncuların televizyonda bizlere sahte duygular vermesinden sıkıldık. Görkemli sahne görsellerinden ve özel efektlerden bıktık. İçinde yaşadığı dünya sahte olsa da Truman’ın kendisinde yapay olan hiçbir şey yok. Ne senaryo ne replik kartları... ” Yukarıdaki cümleler film...

Batı'nın Pilot Bölgesi: Marvel (Hayaller Gerçek Oluyor!)

     Melez, köksüz ve toplama bir ülke olarak doğan Amerika, bu tarihi ve mitolojik köksüzlüğünü giderebilmek için İkinci Dünya Savaşı’ndaki birçok yıkımla beraber kültürel yıkımı ve tüm “kahramanların” ölmesini fırsat bilerek Marvel Comics adında bir çizgi roman evreni oluşturmuş ve dünyaya yeni kahramanlar üretmeye başlamıştır. Amerika bu melezliği oluşturduğu kahramanlara da sindirmiştir. Kahramanlar, kaçınılmaz olarak Yunan mitolojisinden, İskandinav mitolojisinden, Mısır mitolojisinden vb. mitolojilerden esinlenerek oluşturulmuştur. Yani Marvel kahramanları, Amerika gibi bir melezlik içindedir.        Bir Marvel kahramanı, geçmişteki mitolojik karakterlerin kimisinden gücünü, kimisinden ahlakını, kimisinden de dünya görüşünü almıştır. Melezlikten kasıt da budur.      Bu kahramanlar insan üstü kahramanlardır. Süper güçleri, özel yetenekleri, ölümsüzlükleri vardır. Marvel… Kelime anlamıyla ‘’mucize’’’. Marvel, mucizelere inanılmam...

Şiirimiz Üzerine Düşünceler

       En ulvî duygular, en ulvî yollar ile dışa vurulmalıdır. Aşkın, sanatların anası olan şiir ile dışa vurulması gibi. Aşk ile şiir, ruh ile beden gibidir. Birlikte "tamam" olurlar. Ruhun güzelliği,  bedenin/yüzün güzelliğinden anlaşılır. Şairlerimiz, “önemli olan iç güzellik” deselerdi, herhalde şiire bu kadar ehemmiyet vermezler; divan şiiri gibi biçimsel olarak mükemmele yakın bir şiir ortaya çıkmazdı. Çünkü önemli olan şiirin ne anlattığı değil, nasıl anlattığıdır. İnsanlık bugüne kadar hep aynı temel duygular ile süregelmiştir. Aşk, hüzün, sevinç, korku, nefret, heyecan vb. duygular bunlardan bir kaçıdır. En merkezdeki duygu, en ulvî duygu aşk duygusudur. Çünkü her şey aşktan meydana gelmiştir. Mevlânâ Hazretleri, "Yaratıldı yaratılalı göklerin dönüşünü aşk dalgasından bil. Aşk olmasaydı dünya donar kalırdı." der. Yûnus Emre Hazretleri, "Evvel yer gök yoğ idi var idi aşk bünyâdı." der. Fuzûlî ise şiirinde “Aşk imiş her ne var âlemde/İlim bir kıy...

Dünya Görüşü Bağlamında Etkili Bir Propaganda Aracı Olarak “Sinema”

      Sinema -üzerinde tartışılsa da- 7. Sanat diye adlandırılan, görsel ve işitsel bir sanat türüdür. Sinemaya geçmeden önce sanat nedir ve sanat ihtiyacı nereden doğmuştur, buna değinmek isterim.       “Sanat bir duyguyu yaşayan insanın, o duyguyu bilerek ve isteyerek başkalarına aktarma olayıdır.” Bir başka açıdan baktığımızda sanat aslında içte olan ve oluşan duyguların, hislerin dışavurumudur. Picasso, kendisine “Sanat nedir?” diye soranlara “Sanat ne değildir ki?” demiştir. İnsan özü itibariyle yaptığı her işte sanat yapma gayesi güder.  Şiir ve Sanat Hikemiyatı kitabından sanat İhtiyacına dair şu paragrafı aktarmak isterim:      “Kendinde, öte bir şey olmak insanın özünde olmasaydı, sanat çabası boş ve manasız bir şey olurdu; çünkü bu durumda insan, bir fert olarak da “tamam” ve “olabileceği her şeyi olmuş” olurdu… İnsanın çoğalması ve bütünlenme isteği de gösteriyor ki, kendinde kendini aşma memuriyetindedir insan; her ...