Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Özgür Umutlar

Çocukluktan bugüne gelen, umutların yüklendiği araba, Büyümüş bir ben. Geçmişin hatıralarını seyrettiğim bir ufuk. Bakışlarımız donuk,    O günlerde gelecek yoktu, Geçmiş silinmiş. An, taptaze, dopdolu. Çimenler daha yeşildi, Güneş daha kırmızıydı, Gök daha mavi.  Nereden çıktı bu uzun bacaklı adamlar? Nereden çıktı bu bolt çantalı adamlar? Neden siyah giyindiler? Neden bize bir şey söylemediler? Kim yüklendi çanları sırtına? Kim çaldı böyle acı acı? Kim tutuşturdu kırları? Kim yaktı renkleri, kokuları? Yüksek umutlar, Göğe yükselen umutlar.  Siyah bir pelerinim oldu. Öyle bir rüzgar ki yere değmedi.  Haşmetli ve kudretliydim fakat Koşamıyordum artık.  Yerime daha çok kuruldum.  Daha derin baktım ufka.  Gitmeye hiç niyetim yok.  Bu bir hesaplaşma. Bir vazgeçiş, bir kaybediş.  Arzu ve tutku ile yüklü,  Bir açlık var doyurulmamış.  Artık yorgun bakışlarımız, Başıboş geziniyor ufukta.  Heykelleri taşımaya ne gerek vardı omuzl...

Hirayama'nın İç Sesi

Her sabah uyandığımda, Hazırlanıp kapıyı açtığımda, Kafamı kaldırıp baktığımda, Gökyüzü aynı gökyüzü, Aldığım nefes aynı nefes. Direksiyonun başına oturduğumda, 80'lerden bir parça çaldığında,  Huzurlu bir şekilde yola baktığımda,  Müzik aynı müzik, Yol aynı yol.  Her iş çıkışı gittiğim park,  Dostum ağaç,  Akşam yemeği, Buzlu suyun serinliği,  Bütün aynılıklar... Aynılıklar içindeki, Farklı tatlar, Farklı kokular, Farklı duygular.  Yapayalnızlıkların arasında sürdürdüğüm aynılıklar, Bu hayata çizdiğim düz bir çizgi, Taşsız, topraksız bir yol.  Yapayalnızım, Ama huzurluyum.  Hiçbir pürüz, Hiçbir toz parçası, Hiçbir insan -doğrudan- Ve hiçbir kelime girmemeli hayatıma. Ve çıkmamalı ağzımdan gerekmedikçe.  Sözsüz yaşıyorum.  İçimde her şeye ikna ettiğim bir ben.  Konuşmak gereksiz bir eylem, Çalışmak güzel şey sadece.  Büyütmek bir ağacı, Kitap okumak, Dostum ağacın fotoğrafını çekmek.  Tüm güzellikleri bir film rulosun...

Affedilmeyen

Genç çocuk sahneye çağrılıyor, Hiç kimsenin izlemeyeceği bu oyuna dahil oluyor. Merdivenler tırabzansız, Oturarak iniyor korkusundan. İçinden bir ses ona yaşa diyor. Genç çocuk işte bu yüzden yaşamak istiyor. ------------------------------------------------------------ Genç çocuk yalınayak ve temkinli. Yeni doğmuş bütün insanlar gibi. Sahne karanlık, Güneş batık. Bir sandalye buluyor ve onu ensesinden sürüklüyor. Genç çocuk oyunun kurallarını öğreniyor. -------------------------------------------------------------- Genç çocuk sandalyeyi affediyor. İradesi, ayaklarına güç veriyor. Affedilmeyen bir tek o var bu sahnede. Artık oynamak zorunda bu oyunu istemese de. Perde kapanıyor, Genç çocuk zamanla içine kapanıyor. --------------------------------------------------------------- --------------------------------------------------------------- Genç adam yapayalnız. Elindeki bıçakla, bir resim çizmeye başlıyor. Bu duvarlar artık onun. O ise kimsenin. ...

Aşkın Başlattığı, Gerçeğin Bitirdiği Yaşam: Martin Eden

  “Hiç değilse insan, bu iki kere ikiden daima ürkmüştür; ben hâlâ ürküyorum. İnsan bütün ömrünü iki kere iki peşinde geçirir, bu uğurda denizler aşar, hayatını harcar, fakat yemin ederim, arayıp gerçekten elde etmekten korkar. Çünkü onu bulur bulmaz artık erişecek bir şeyi kalmayacağını bilmektedir. İşçiler işlerini tamamladıktan sonra, hiç olmazsa aldıkları parayla meyhaneye gider, oradan karakola düşerler; işte size en aşağıdan haftalık bir meşgale. Fakat bizler nereye gideriz? Onun için gayeye her yaklaşmada bir huzursuzluk hissedilir. İnsan gayeye ulaşmak için çalışmayı sever, fakat ulaşmayı pek istemez; bu hal hiç şüphesiz çok gülünçtür. Şu hâlde insan daha doğuştan gülünç bir yaratıktır, işin hoş tarafı da budur zaten.” (Dostoyevski- Yeraltından Notlar) Aşk bugüne kadar yüzlerce kez yazılmış, yüzlerce kez anlatılmıştır. Fakat hiçbiri tam anlatılamamış, tam yazılamamıştır. Bunun sebebi, tarifi yapılmayan, anlatılmayan ve yaşanmayan milyarlarca aşkın varlığıdır. Milyarlarca...