Ana içeriğe atla

2024 - ∞ -2026

İşte bu herkesin tadacağı, 
İşte bu herkesin içeceği,
İşte bu herkesin bineceği, 
İşte bu herkesin ineceği,

Adını zikretmesem de olur... 

İlk ayrılığımdı bu kadar uzun süre.
Yalnızlık diyordum, bir gün, biliyordum.
Korkuya, o değişmez yazgıya gidiyordum,
Acı ve tatlı, umutlu ve umutsuz, sürüne sürüne. 

Hepsi geçer diyordum iyi niyetimden bir perde çekerek gözlerime.
Tesellim vardı, sebeplerim vardı. 
Zamanım yoktu, zamanı yoktu.
Vadesi dolanın bahanesi yoktu.

2025 treni indiriyor yolcularını
Ben bir belirsizlik girdabı 
Ben körelmiş bir kalp
Ben ne yaptığını bilmeyen

Bu tren çok acımasız.
Kimseye geçmedi bu kıyağı 
Bana da... 
İndirmeden devam etmedi yolcularını 

Sen ineceğini söylemiştin rüyamda
Artık huzursuz bir yolculuktu bu senin için
Gökyüzü ve ağaçlardan, öten kuşlardan,
Çocuk cıvıltılarından serinlemiyordu için.

Ne varsa yaşanacak, 
Bir anlamı kalmamıştı
Yaklaştıkça son durağa.

Herkes inecekti elbet bir gün
Sen de. 
İlk değilsin, son da olmayacaksın. 
Ama...

Ama diye başlayan cümleler kurmayacağım arkandan
Keşkeler çıkmayacak ağzımdan
Kaçınılmaz bir yazgı bu 
Ötesi berisi olmayan. 

Sen kalbimde, aklımda, 
Her gülüşümde saklısın 
Gülüşünle, güzel sesinle, güzel yüzünle.
Son durağa kadar. 

Hiçbir yatak rahat değildi biliyorum, 
Hiçbir yorgan sıcak değildi senin için
Hiçbir yastık uyutmazdı seni 
Geceler kabus olmuşken.

Ama bir yer var biliyorum. 
Sen şimdi oradasın. 
En genç yaşındasın 
Beni doğurduğun yaştasın. 

Sevginin, merhametinin ve fedakârlığının   
Kat be kat karşılığını alacağın 
O sonsuz yeşil,
O sonsuz mavi, 
Oradasın

Kaygıdan ve stresten uzaksın 
Gecelerden, kabuslardan azade.
En güzel ağaçların gölgesinde, en güzel bulutlardasın
Oradasın

En güzel köşkler senin olsun
Ne varsa en sevdiğin
Senin olsun
Tüm doyamadıkların   

2025 treni indiriyor yolcularını
Ben bir belirsizlik girdabı 
Ben körelmiş bir kalp
Ben ne yaptığını bilmeyen

Bu tren çok acımasız.
Kimseye geçmedi bu kıyağı 
Bana da... 
İndirmeden devam etmedi yolcularını

Neşem ve yüzümdeki gülüşüm,
Adını koyamadığım ne varsa 
Seninle birlikte indi trenden.
Ama ben inemedim. 

Gözlerim hiç bu kadar ıslatmamıştı yüzümü 
Ellerim hiç bu kadar titrememişti. 
Sesim soluğum kesilmemişti. 

Ama işte insan,
Yazgının önüne kendini siper edemezdi.
Var mıydı ki zamanın silip süpürmediği 
Bir toz zerresi. 

Ve bir şarkı yankılanıyor zihnimde,

"Kapatıyorum gözlerimi
Bir anlığına ve geçip gidiyor o an
Tüm hayallerim
Geçiyor gözlerimin önünden, ne tuhaf şey

Rüzgârda bir toz zerresi,
Hepsi rüzgârda bir toz zerresinden ibaret

Aynı tanıdık şarkı
Uçsuz bucaksız denizde yalnızca bir su damlası
Tüm yaptıklarımız
Yerle bir oluyor görmek istemesek de

Rüzgârda bir toz zerresi,
Rüzgârda bir toz zerresinden ibaretiz

Israr etme
Hiçbir şey ölümsüz değil yerden ve gökten başka
Kayıp gidiyor ömür
Fazladan bir dakika bile alamazsın tüm paranla

Rüzgârda bir toz zerresi,
Rüzgârda bir toz zerresinden ibaretiz

Rüzgârda bir toz zerresi,
Her şey rüzgarda bir toz zerresi" 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Özgür Umutlar

Çocukluktan bugüne gelen, umutların yüklendiği araba, Büyümüş bir ben. Geçmişin hatıralarını seyrettiğim bir ufuk. Bakışlarımız donuk,    O günlerde gelecek yoktu, Geçmiş silinmiş. An, taptaze, dopdolu. Çimenler daha yeşildi, Güneş daha kırmızıydı, Gök daha mavi.  Nereden çıktı bu uzun bacaklı adamlar? Nereden çıktı bu bolt çantalı adamlar? Neden siyah giyindiler? Neden bize bir şey söylemediler? Kim yüklendi çanları sırtına? Kim çaldı böyle acı acı? Kim tutuşturdu kırları? Kim yaktı renkleri, kokuları? Yüksek umutlar, Göğe yükselen umutlar.  Siyah bir pelerinim oldu. Öyle bir rüzgar ki yere değmedi.  Haşmetli ve kudretliydim fakat Koşamıyordum artık.  Yerime daha çok kuruldum.  Daha derin baktım ufka.  Gitmeye hiç niyetim yok.  Bu bir hesaplaşma. Bir vazgeçiş, bir kaybediş.  Arzu ve tutku ile yüklü,  Bir açlık var doyurulmamış.  Artık yorgun bakışlarımız, Başıboş geziniyor ufukta.  Heykelleri taşımaya ne gerek vardı omuzl...

Hirayama'nın İç Sesi

Her sabah uyandığımda, Hazırlanıp kapıyı açtığımda, Kafamı kaldırıp baktığımda, Gökyüzü aynı gökyüzü, Aldığım nefes aynı nefes. Direksiyonun başına oturduğumda, 80'lerden bir parça çaldığında,  Huzurlu bir şekilde yola baktığımda,  Müzik aynı müzik, Yol aynı yol.  Her iş çıkışı gittiğim park,  Dostum ağaç,  Akşam yemeği, Buzlu suyun serinliği,  Bütün aynılıklar... Aynılıklar içindeki, Farklı tatlar, Farklı kokular, Farklı duygular.  Yapayalnızlıkların arasında sürdürdüğüm aynılıklar, Bu hayata çizdiğim düz bir çizgi, Taşsız, topraksız bir yol.  Yapayalnızım, Ama huzurluyum.  Hiçbir pürüz, Hiçbir toz parçası, Hiçbir insan -doğrudan- Ve hiçbir kelime girmemeli hayatıma. Ve çıkmamalı ağzımdan gerekmedikçe.  Sözsüz yaşıyorum.  İçimde her şeye ikna ettiğim bir ben.  Konuşmak gereksiz bir eylem, Çalışmak güzel şey sadece.  Büyütmek bir ağacı, Kitap okumak, Dostum ağacın fotoğrafını çekmek.  Tüm güzellikleri bir film rulosun...