Ana içeriğe atla

Timon'a Mektup

Fütursuzca iyilik saçmak,

mutluluğun sarhoşluğu varken yüreğinde... 


Saçılan sözcükler, sözler,

iyi duygular ve iyi dilekler...


Verip veriştirmekti en kötüsü.

Sorgusuz sualsiz,

ağızdan çıkan her söze,

uzatılan her ele.


Sağa sola ne kadar varsa para pul,

Dağıtmaktı en kötüsü varını yoğunu.


En çok da,

yerine yenisini koyamadığın,

yüreğinin hazinesi tüketmekti

canını yakan.

Timon.


Artık çok geç...

Faydasız beddualar, kargışlar.


Faydasız nefret dolu sözcükler,

gereksiz insan tanımlamaları,

betimlemeler.

 

Sen getirdin insanlığı bu hâle.

En az o dalkavuklar kadar,

sen de günahkârsın,

sen de yalancısın, 

Timon. 


Ağzından bir an olsun düşmeyen,

yüreğinde zerresi bulunmayan

şeref ve onur için 

yaşadığını zanneden zavallı. 


Yanlışı yanlış ile

düzeltmeye çalışan,

dilde mahir, işte aciz 

insancık. 


Kötülük ve nefret,

senden miras bütün insanlığa.

İntikam.

Ve dahası cinayet...


Sen iyi olmayı,

iyilik yapmayı beceremezsin.


İyiliğinde kötülük,

cömertliğinde cimrilik,

merhametinde zulüm gizlidir senin.


Bunları,

sözlerinle saklarsın ki

inanan çoktur sana. 


Sen tesadüfen kötü olmadın Timon. 


Artık

mezarını kaz ve

öldüğüne dair bir iz bırak.


Seni sevmeyenlere,

seni sevmeyeceklere. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Özgür Umutlar

Çocukluktan bugüne gelen, umutların yüklendiği araba, Büyümüş bir ben. Geçmişin hatıralarını seyrettiğim bir ufuk. Bakışlarımız donuk,    O günlerde gelecek yoktu, Geçmiş silinmiş. An, taptaze, dopdolu. Çimenler daha yeşildi, Güneş daha kırmızıydı, Gök daha mavi.  Nereden çıktı bu uzun bacaklı adamlar? Nereden çıktı bu bolt çantalı adamlar? Neden siyah giyindiler? Neden bize bir şey söylemediler? Kim yüklendi çanları sırtına? Kim çaldı böyle acı acı? Kim tutuşturdu kırları? Kim yaktı renkleri, kokuları? Yüksek umutlar, Göğe yükselen umutlar.  Siyah bir pelerinim oldu. Öyle bir rüzgar ki yere değmedi.  Haşmetli ve kudretliydim fakat Koşamıyordum artık.  Yerime daha çok kuruldum.  Daha derin baktım ufka.  Gitmeye hiç niyetim yok.  Bu bir hesaplaşma. Bir vazgeçiş, bir kaybediş.  Arzu ve tutku ile yüklü,  Bir açlık var doyurulmamış.  Artık yorgun bakışlarımız, Başıboş geziniyor ufukta.  Heykelleri taşımaya ne gerek vardı omuzl...

Hirayama'nın İç Sesi

Her sabah uyandığımda, Hazırlanıp kapıyı açtığımda, Kafamı kaldırıp baktığımda, Gökyüzü aynı gökyüzü, Aldığım nefes aynı nefes. Direksiyonun başına oturduğumda, 80'lerden bir parça çaldığında,  Huzurlu bir şekilde yola baktığımda,  Müzik aynı müzik, Yol aynı yol.  Her iş çıkışı gittiğim park,  Dostum ağaç,  Akşam yemeği, Buzlu suyun serinliği,  Bütün aynılıklar... Aynılıklar içindeki, Farklı tatlar, Farklı kokular, Farklı duygular.  Yapayalnızlıkların arasında sürdürdüğüm aynılıklar, Bu hayata çizdiğim düz bir çizgi, Taşsız, topraksız bir yol.  Yapayalnızım, Ama huzurluyum.  Hiçbir pürüz, Hiçbir toz parçası, Hiçbir insan -doğrudan- Ve hiçbir kelime girmemeli hayatıma. Ve çıkmamalı ağzımdan gerekmedikçe.  Sözsüz yaşıyorum.  İçimde her şeye ikna ettiğim bir ben.  Konuşmak gereksiz bir eylem, Çalışmak güzel şey sadece.  Büyütmek bir ağacı, Kitap okumak, Dostum ağacın fotoğrafını çekmek.  Tüm güzellikleri bir film rulosun...